Floransa Üniversitesi’nden bir arkeolojik misyon ekibi, 2008 yılından bu yana Türkiye’deki Orta Anadolu platosunun kalbinde yer alan Uşaklı Höyük sit alanında çalışmalar yürütmektedir. Akademisyenler tarafından 1900’lü yılların başından itibaren tanınmaya başlanan Uşaklı Höyük, coğrafi konumu, topografisi ve ele geçirilen ilk buluntuların kaliteleri itibarıyla, sit alanının daha geniş bir arkeolojik araştırmaya layık olduğunu vaat etmesi ile, dikkatleri üzerinde toplamıştır. Araştırma projesinin amacı, Anadolu’nun önemli merkezlerinden biri olan bu kentin, ilk kentleşme döneminden Tunç ve Demir Çağları kapsamında gözlenen heybetli devlet binaları inşası döneminde geçirdiği değişime kadarki tarihinin izini sürmek ve somut bir şekilde gözler önüne sermektir.
Yüzey araştırmaları ve yürütülen ilk kazı kampanyaları, Uşaklı ile içinde bulunduğu bölgenin gerek yerleşim gerekse kentsel gelişim tarihini gene hatlarıyla belirlememize imkân sağlamıştır. Alanda Bakır Taş Çağı’nın sonlarından modern çağlara kadar uzanan bir yerleşim düzeni gözlenmiş olup; Uşaklı’ya dair en somut verilere rastlanan zaman evreleri, M.Ö II. ve I. milenyumlardır.
2013 -2016 yılları arasında gerçekleştirilen kazılar, Hitit Dönemi’ne ait kamusal nitelikteki bazı önemli yapıları (A Alanı ve D Alanı), Demir Çağı’na tarihlendirebileceğimiz teraslama ve tahkimat sistemlerini (C Alanı) ve “geç” dönemlere atfedebileceğimiz bazı katmanları (B Alanı ve A Alanı) gün ışığına çıkarmıştır. Hitit Dönemi’ne ait altı çivi yazısı tablet parçası, kil üzerinde damgalama yöntemiyle elde edilen bir mühür baskısı ve kamusal nitelikteki yapılar, veriler ışığında M. Ö. III. milenyum dahilindeki Orta Tunç ve Paleo Hitit Dönemi’nden (M.Ö. XVIII – XVI yy.) beri yerleşime açık olduğu saptanan sit alanındaki en çarpıcı gelişme evresinin Geç Tunç Çağı’nda yaşanmış olduğuna işaret etmektedir. Akropoldeki teraslama ve tahkimat sistemleri Demir Çağı’na tarihlendirilmekte olup; sit alanı dahilinde bu evreye ait birçok buluntu ele geçirilmiş, Geç Roma ve Bizans Dönemi’ne ait buluntulara ise büyük ölçüde aşağı şehirde ve kare bloklardan oluşan bir sur zinciriyle korunan yüksek akropolün zirvesinde rastlanmıştır.